11 Haziran 2019 Salı

Bir tatil buldum:)))))

Sevgili Günlük :)
Senin de çok iyi bildiğin gibi biz kocamla hiper mega ultra herşey dahil Otel tatili sevmiyoruz :)
Biz gezelim yeni yerler görüp keşfedelim yeni insanlar tanıyıp yeni coğrafyalar görelim modundayız  :)
Fekat,ama,lakin gel gör ki hayat şartları ve işlerin yoğunluğu bizi bu girdaba doğru sürükledi :) Bir yandan eşim iş değiştirdi ve yeni bir şirketle anlaşma yaptı, böylelikle Dünya artık iş yerimiz değil bizi birleştiren gönül bağından ibaret artık bizim için :)
 Ben :) Bir yandan yükümü paylaştığım iş arkadaşımın rahatsızlanıp işi bırakmak zorunda kalması(neyseki şu an gayet iyi) ve her şeye tek başıma yetişmek zorunda kalmam, gazetenin bir tasarımını yapmadım sanırım :) çıkardığımız aylık gazete tarihlerinin çok üst üste gelmesi ve tüm belediye başkanlarının değişmesi, hepsiyle tekrar sözleşmeler anlaşmalar aklımı kaybetmeye ramak kala 'acaba gidip bir otelde 1 hafta ayılar(ayılar gibi yiyemiyorum Allahtan ama çok güzel yatıyorum :))gibi yiyip içip  yatıp hiç bir şey yapmadan uyusak bu yorgunluk geçer mi ?' diye düşünmeye başladık:)
Sonra ben konuya el atıp insan üstü yeteneklerimle :)))) Gereksiz konularda gerçekten çok yetenekliyimdir:))) Hakikaten cennet gibi bir otel buldum :) Her şey çok güzel başladı:) el ele tutuşup vay bee tatile gidiyoruz modundaydık:) Aman efenim bir lady diana, bir marilyn Monroe pozları ile otele giriş yaptım :))))))) Otel devasa, odamız cennetten bir parça, herşey muhteşem tek derdimiz sabah ne giyeyim? sen ne giyeceksin ?, 50 faktör kremi aldın değil mi?:))
 Allah başka dert vermesin :)))) Otel Rus kaynıyor ama sizin bildiğiniz Rus'lardan değil :))))) Bitmiş Rus nesli bitmiiişşş hepsi sarkmış Ey Türk kadını dik dur sen hepsinden güzelsin :)))))))) En çok şaşırdığımız konu şuydu, biz ki doğum yaptıktan sonra 1 ay evden çıkmayız ay bunlar kapmış kundaktaki 10 günlük bebeleri Türkiye'ye tatile gelmişler :) Şezlongdan çok bebek arabası var:)) Bu durum bana hiç normal gelmedi her Rus'un yanında 4 Çocuk Reis Rusya'ya da talimat verdi galiba diye gülüştük:))

ilk 3 gece her şey mükemmel denizi güzel, havuzu güzel, ortam, çalışanlar muhteşem eee ne eksik :)) 3. gün birbirimizin gözünün içine bakmaya başladık :))) 3 gün yetermiş ya her gün aynı şeyi yapıyoruz:) her sabah uyanıp giyinip kahvaltıya inip öğlene kadar denize, öğleden sonra havuza:)demeye başladık ... Bir kere daha anladım ki bu otel tatilleri bize göre değil arkadaş :))

Normal şartlarda şeker bayramını İstanbul'da geçiririz ama hiç o keşmekeşi çekebilecek modda değildik evlendiğimizden beri ilk kez bayramda İstanbul'a gitmedik ve ilk kez Aile yemeğine katılmadık içimiz bir tuhaf olmadı değil...

Sonra bayramda Çeşme Ilıca plajı'na gitmek gibi bir gaflette bulunduk :) Hey gidi Ilıca koskoca Çeşme Sheraton Oteli'nin dibi sanki 2 kamyon tutup Ilıca'ya inşaat amelesi taşımışlar, otelde parası ile rezil olanlara gerçekten çok üzüldüm....

Ayrıca geçen sene plaj işletme hakkı özel bir şirkete verilmiş ve bir dünya şikayet etmiştik 50 TL'ye şezlong mu olur bu pislik nedir mikrop kapacağız diye :) Bu sene belediye devralmış ama keşke almasaymış...

10 gibi plajdaydık normal bir kalabalık vardı tabi ki... Bayram tatil normal diye düşündük ortada şezlong yok,şemsiyemizi koltuklarımızı açtık hadi keyif moduna geçelim derkeeeen bir şey oldu:)))) Hiç anlamadığım bir şey elinde battaniye halı olan teyzeler koşarak üstümüze gelmeye başladılar :)))) bastığımız yerden kendini kuma gömen amcalar çıkmaya başladı :)))) Bana geldiler tabi:))) saat 13.00 oldu ve hadi dedim gidiyoruz. Çünkü denize 5 metre mesafeden denizi göremiyordum :))) Toparlanıp Çeşme merkeze gittik çarşıda gaayet sakin bir şekilde dolaşıp ağaçlar altında bir kafede denize karşı kahvelerimizi yudumlarken 'Ilıca mı?yok yok töbeeee :)'deyip durduk :))) Bizim için çeşme sezonu okullar açıldığı gün başlıyor çünkü :)))
Ertesi gün Foça'ya,sonraki gün Şirince,Kuşadasına, sonra Karaburun'a derkeeen tatil bitti :))
Şu an manik depresif bir halde uyku düzenim alt üst olmuş çalışıyormuş gibi yapıyorum :))))
Bu bayramdan çıkardığım dersler:)
1-Otel tatili bize göre değil
2-Plaja elinde halı ile koşulmaz:)
3-Okullar kapanmadan Ilıca'ya gidilmez:)
4-Nolur Bayramda Ege'ye gelmeyin gidin Antalya Alanya'ya :)
5-Rus'lar artık benim gözümde güzel bir ırk değil,sarkık bir ırk :)))
Not: Ben 50 faktör yağlarla şemsiye altına tünerken Eda Taşpınar yağları ile Fedon gibi yanan kocama yazıklar olsun :))))
Hadi size eski bir Ilıca Fotosu bırakayım :)))

17 Mayıs 2019 Cuma

HAYAT KISA KUŞLAR UÇUYOR...

   

 Bazen kendimi o kadar bitkin yorgun halsiz ve incinmiş hissediyorum ki... Aslında ortada olumsuz bir şey yokken sanki dünya başıma yıkılmışcasına üzgün oluyorum. Daha çok geçmişi düşünürken, daha çok oğlumu düşünürken... Nereden nereye geldiğimizi, nasıl bir hayattan nasıl bir hayata geçtiğimizin muhasebesini yaparken şimdiki hayatımızdan ve yaşantımızdan ne tarafa doğru gideceğimizin endişesi bazen beni yoruyor...

Canım oğlum o kadar başarılı, hevesli, öyle büyük hedefleri, hayalleri var ki bazen ona yetememekten korkuyorum.. Her gün yeni bir proje ile karşıma geliyor :) Bu yaz 2 ay çalışıp ağustosta interrail ile 8 ülke gezme planı var:) Önümüzdeki dönem için şimdiden okul onu 3 haftalık Avusturya projesi için seçmiş:) Ayrıca Erasmus ile Portekizden gelen öğretim üyesi onu o kadar başarılı bulmuş ki Üniversiteyi Portekiz'de Erasmus ile okuma şansı olabileceğini bunun için elinden geleni yapabileceğini söylemiş :) Bunu duyduğumda 2 gün ağladım :) İlk İsveç'e gittiğinde dedi ki 'Anne asla translate açmadım biliyor musun hocalar Gökay'ın içinden bir ingilizce hocası çıktı diyorlar' dedi:) Dil konusunda kendini çok geliştirdi hep kendi çabasıyla bu konuda eşiminde hakkını yiyemem onu gerçekten çok iyi bir dil programına yazdırıp ilk fitili o ateşledi :) Gökay öyle güzel çabaladı o kadar hızlı öğrendi ki biz bile anlamadık ne ara bu kadar iyi oldu:)

     Zaman öyle hızlı geçiyor ki... Bebekliği geliyor gözümün önüne... Sanki üstünden yüz yıllar geçmiş... Geçmişe dair tüm anıları o kadar silmişim ki.. Bazen onun bebekliğine dair anıları hatırlayamamak bana gerçekten acı veriyor... Bir sürü fotoğraf, kamera kayıtları, anılar hepsi oradan oraya savrulurken kaybolmuş dağılıp gitmiş...Acılarımı sileceğim diye tutup bütün anılarımı silmişim meğer... Neyse önemli olan onun şu an olmak istediği yerde olması... Önemli olan onun geleceğini sağlam temeller üzerine kurması... Ben onunla ne kadar gurur duysam az çünkü ben hep çocuktum da Gökay hiç çocuk olmadı hep olgundu, hep aklı başında ben onun saçma sapan hareketler yaptığı beni üzdüğü hiç bir dönem hatırlamıyorum ha 8. sınıfta teşekkür aldığı dönem 29,5 gün devamsızlık yapıp neredeyse sınıfta kalıyordu neyse ki direkten döndük:) evet o dönem kalp krizi eşiğine geldim :)))
O istediği ülkeye istediği üniversiteye gitsin istiyorum, kendi hayatını kursun ve bu ülke şartlarında çalışmasın istiyorum. Umurumda değil kimin ne düşündüğü bu ülkede çocukları ziyan ediyorlar emekleri hep boşuna umutları kayıp... O istediği yerde istediği gibi yaşasın hak ettiği yerlere gelsin...          O bir düzen kursun sonrasında 'Bu dünyada kaç gün yaşayacağız' projemizi yerine getireceğiz:)
Buda kocamla benim Erasmus projemiz :))) Bana kalsa evi eşyaları satıp sırt çantası ile düşeceğiz yollara:) Eşim iki gün sonra evimi özledim diye ağlarsan karışmam diyor :)) Amaaan daha kaç gün yaşayacağız deyip düşeceğiz yollara görmediğimiz yerler görüp tatmadığımız şeyler tadacağız:))
 Neden ?Çünkü ben böyle şeylere layığım :))))))
       Ne demiş Cemal Süreya  HAYAT KISA KUŞLAR UÇUYOR...







2 Mayıs 2019 Perşembe

Merhaba, Ben Sevda Bodur :))))

Önüne gelenin yaşam koçu, kişisel gelişim uzmanı olduğu bu günlerde bende Sevda Bodur olmaya karar verdim :)
Kitap yazıp adını da ' Sen Gittin Ya Ben Zaten Güzeldim' koyacağım ☝☺☺
Baştan söyleyeyim bu saçmalama yazısıdır.
Açılışı gayet huzur evinden bildiriyor modunda yazdığım için aranızda 'Sevda normalleşti', 'Sevda Olgunlaştı' tarzında asılsız dedikodular çıkarmışsınız. Hiç hoş değil. Hala Teletabiler gibi evde zıp zıp zıplayan bir kadınım, hala her aksam kocama beni buradan nereye kadar seviyorsun diye
soruyorum :)))))))) Üzülmeyin geri döndüm :)))

Gidişim suskun olmuştu ama dönüşüm muhteşem olacak :p 

Yazmak çok güzel ama başkalarının hayatına  yön vermek adına bilmiş bilmiş ondan bundan cümleler araklayıp üstüne de kurdele takınca kişisel gelişim uzmanı ya da yaşam koçu olmuyorsunuz bilin istedim :))) Bazı sosyal medya hesaplarının bio kısmında kişisel gelişim uzmanı- yaşam koçu ibareleri görmek hakikaten şaşırtıyor beni. Neyin eğitimini aldın, bunca yıl psikoloji okuyan psikolog  ruh hastası mıydı mesela? Sen daha akıllı davranıp kısa yoldan mı oldun ? Olayın ne kuzum? Her boşanan, sevgilisi tarafından terk edilen, işinden ayrılan, parasızlık çeken herkes nirvanaya eriyor da bizim mi haberimiz yok? :) Nasılda hemen hayatın sırrına erip Kutatgu Bilig oluyorsunuz? Hayır böyle olması gereken bir insan varsa o da benim bu fırsatı asla kaçırmış ve başkasına kaptırmış olamam :)))))))))))

Soran olursa Sevda geri döndü dersiniz:))))))))

15 Şubat 2019 Cuma

Öyle uzak, o kadar yabancı...



Tuhaftır uzaklaşmak istedim yazmaktan da paylaşımlardan da ne bileyim daha çok hayatıma odaklanmak istedim daha fazla anı yaşayayım istedim...
Ama içimden hep yazdım yolda yürürken, yemek yaparken,kitap okurken,tv izlerken hep yazdım... Her konuda yazdığım karaladığım bir kaç satırım var hepsi aklımda,kalbimde...

Zaman öyle hızlı ki bazen başımı döndürüyor...
Dönüp bakıyorum İzmir'e yerleşeli 2 yıl olmuş :) Yaşım 35 olmuş :) Tam olarak İzmir Ben, Ben İzmir olmuşuz :) Biraz daha büyümüş yine önceki yıllarda yazdıklarımı beğenmiyor olmuşum :)
Hayatıma güzel güzel insanlar katmışım bazılarından uzaklaşmışım... Oğlum İzmir'e yerleşmiş okula başlamış ve çok mutlu :) Bir insan daha fazla ne ister ki :)

Dün akşam eşime 'çok tuhaf biliyor musun? sanki İzmir'de doğmuşum seni burada tanımışım ve burada var olmuşum gibi hissediyorum' dedim. O da 'Şehir değiştirdiğin için :) Ben de İzmir'e ilk geldiğimde çok özlerim, yalnızlık çekerim sanmıştım ama bir süre sonra burada doğmuşum gibi hissettim' dedi...Haklıydı :)

Evet İzmir'de 2 yılı devirdim...İstanbul'a dair büyük özlemlerim ve hasretlerim yok artık...
İstanbul deyince aklıma karmaşa,keşmekeş,sahip olduğun o koca şehirde mülteci gibi yaşamak geliyor... Oysa ne severdim güzel Boğaz köprüsünü, Çınaraltı kahvesini, İstiklal Caddesini, Kabataş'ı Beşiktaş'ı Eminönü karmaşasını,Mısır Çarşısında kahve kokusuna yürümeyi, Vapurda simitimi martıyla paylaşmayı,Sultanahmet'in huzurunu içime çekmeyi.... Öyle soğudum öyle uzaklaştım ki... Sanki o hayatı yüz yıllar önce yaşamış gibiyim... Sanki çok sürükleyici bir kitap okumuşum da anlattıklarım oradaki kızın hayatıymış gibi...Öyle uzak, o kadar yabancı...