Yeni evine taşınmıştı kadın... Didine didine tırnakları ile kazıya kazıya oğluşu ve kendine YUVA kurmuştu... Öyle fırtınalardan çıkmıştı ki gücü mecali kalmamıştı... Tüm güvendiklerinden kazık yemiş,en sevdikleri canını acıtmış, elini ver yukarı çekeceğim seni diyenler bile elini çekip onu boşluğa bırakmıştı... Ama onun bir çocuğu vardı ve boşluğa düşmek gibi bir lüksü yoktu... ikince el eşyaları ile birlikte kocaman bir tablo almıştı ruhunu dinlendiren yarısı renkli yarısı siyah beyaz tıpkı hayatı gibi...
Önce ölçtü duvarı sonra kurşun kalemlerle işaretler koydu çaktı çiviyi, tabloyu astı...
Ama tablo öyle ağırdı ki o çiviler onu taşıyamadı düştü...
tekrar ve daha büyük çiviler aldı bu sefer olacak dedi yine ölçtü yine işaretledi yine çaktı kolları acıdı tek başına o tabloyu taşımaktan bu seferde yamuk olmuştu çiviler :)
Sinirlendi hepsine çekiçle vurup düşürdü bir tanesi sabit kaldı ve yamuldu...
aldı tabloyu yatağının yanındaki duvara yasladı... Uzandı baktı baktı baktı ağlayıp uyudu...
Sonra sabah oldu duvardaki çivi hala duruyordu orada düşmemişti...
Akşam evine geldi koltuğuna uzandı gözü takıldı çiviye... Ucundan tutacak kimsem yok diye o çivi orada duruyor dedi ve o çiviyi yalnızlığı bildi...
Zaman geçti kadın yaralarını sarmaya kedini sevip saymaya başladı... Kimsenin cesaret edemediği her merdiveni koşarak çıktı... Merdivenleri çıktıkça karşısına ben çok güzel tablo asarım diyen adamlar çıktı ama şarkıda dediği gibi Kadın çerçeve değil resim arıyordu :) O çiviyi duvara çakmak çerçeveyi oturtmak kolaydı önemli olan içindeki resimdi....
Kadın kendisi ile olan her sorunu çözdükçe çevresinde kimseyle sorunu kalmamaya başladı :)
İyileştikçe her hastalıklı duygusunu daha derinden çözüyor kendini acımasızca eleştirebiliyordu...
Daha iyisi artık yaptığı her kötü hareketi neden yaptığını daha iyi anlıyordu... Hepsi etkiye tepkiydi... Canını acıtanların hep canını acıtmıştı... Zaman geçti... O köprülerin altından çoook sular geçti... İyileşti kadın kendine güveni geldi :) bir gün bir düğüne gitti... Bir adam merhaba dedi... Çokta etkileyici bir giriş değildi aslında :) Bir ilişki ihtimali dahi aklına gelmedi çünkü yanında 2 güzel kadınla gelmişti adam :))) Araya birileri girdi bir şekilde adam ulaştı kadına... Derdini anlattı... Sevgisini anlattı... Yaşadı gördü kadın... Anlattığından da fazlasıydı adam... Birbirlerinin varlığını bilmeden aynı gazetede yıllarca çalışmışlardı :) Yüzlerce ortak arkadaşları vardı :)) Kadının o kadar ağzı yanmıştı ki bir milyon kişiye sorup 100 popüler cevap aldı :p :)))) Herkes 'mükemmel bir insan'dedi o adam için... Bu nedenle bazı şeyler çabuk gelişti... Adam da kadın da ne istediğini açık bir biçimde ifade ediyordu istedikleri ikisinin de aynıydı:) Mutlu huzurlu bir yuva :)
İzmir kadın için dönüm noktasıydı:) hayata en büyük golünü İzmir'de attı kadın... O şehir kendine olan güvenini verdi ona... Hep isteğiydi o şehirde yaşamak :) Oğluyla konuşmuştu biraz para biriktirir İzmir'e taşınırız seneye demişlerdi :)) Şaka gibiydi ama 1 yıl erken gerçekleşecekti bu hayal... Hem de sevdiği ve ona çok kıymet veren bir adamla.. Hızla başladı ailelerle tanışıldı, istenme, yüzükler,evlenme teklifleri havada uçuştu... Bir gün o evi boşaltma zamanı gelmişti... Her şeyini yok pahasına sattı ya da ihtiyacı olanlara verdi... tüm eşya evden çıktı sadece çivi kaldı... Oraya takılı kaldı gözü çok ağladı... Adam geldi sıkı sıkı sarıldı kadına neden ağladığını sordu.. Kadın çiviyi gösterdi o benim yalnızlığım dedi.. Adam tek bir parmak darbesi ile çıkardı o çiviyi yerinden artık değil dedi:) Artık değil...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder